Cumhuriyet Dönemi’nin başlarında yaşamış sanatçılardandır. Toplumcu gerçekçi anlayışla hikâye, roman ve şiir türünde eserler vermiştir. Olay hikâyesi geleneğini kendine özgü, farklı bir akışla sürdürmüştür. Cumhuriyet’in ilk yıllarında edebiyatta görülen köye ve köylü yaşamına ve sorunlarına yöneliş, eserlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Yazar; Anadolu’nun çeşitli şehir, kasaba ve köylerinde öğretmenlik ve farklı görevler için bulunmuş; böylece yakından tanıdığı köy ve kasaba insanlarının mizacını, yaşayışını, sorunlarını eserlerinde konu edinmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın eserlerinden biri değildir?
Memlekete, insanlığa yararlı birşey(I) yapabilmek, zamanı iyi kullanmakla mümkün olabilir. Zamanlarını iyi değerlendiremiyen(II) gençler günün birinde yaşlandıkları zaman hiçbir şey(III) yapmamış olmanın acısı ile kıvrana bilirler(IV). Boşa geçirdikleri zamanın kendilerine neler kaybettirdiğini anladıklarında ne yazıkki(V) iş işten geçmiş olur.
Bu parçada geçen numaralanmış sözlerin hangisinin yazımı doğrudur?
Aşağıdaki parçaların hangisi kahraman anlatıcı bakış açısıyla yazılmıştır?
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde virgülün kullanım amacı diğerlerinden farklıdır?
Aşağıdaki yazar/eser eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
Kapının zili ( ) Dışarıdan bir ses ( )"Süt ( )" Her gün bir ya da birkaç kez çalar kapıyı bu sütçü ( ) Ben de her kez kapıyı açar ( ) yüzümü tatlılaştırır ve ( ) Biz süt almıyoruz. ( ) derim.
Bu parçada parantezlerle belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilmelidir?
(I) Anadolu’nun güzelliklerinin peşine genellikle yaz aylarında düşülür. (II) Dağları, ormanları, gölleri ve sahilleriyle Anadolu, kış mevsiminin de çok yakıştığı bir coğrafyadır. (III) Kar, beyaz bir örtü hâlinde kentlerin üzerine iner. (IV) Köyler, kasabalar bambaşka bir güzelliğe bürünür. (V) Beyaz kubbeli camilerden başlayıp cumbalı evlerin yorgun çatılarına tüy tüy yağar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinin öge dizilişi “özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem” şeklindedir?
“İnsanlara maddi refah sağlamayı hedef alan çağdaş medeniyette gittikçe artan manevi susuzluğa, ruhi bunalımlara karşı, Mevlâna’nın doyurucu, gür bir kaynak olduğunu söyleyenler vardır.” cümlesinde hangi öge vurgulanmıştır?
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne de yüklem de isim tamlamasından oluşmaktadır?
Aşağıdaki cümlelerden hangisinin öge dizilişi “özne, belirtisiz nesne, yüklem” şeklindedir?
Koyunpazarı’nda bir ufacık dükkân… Bir küçük ocak yanıyor, bir ufak çocuk körük çekiyor. İhtiyarlamış, küçülmüş, aksakallı, küçük yüzlü bir adam, gözünde çifte gözlük, mini mini halkaları ateşte ısıtıp zincir bağlıyordu. Ne hoş manzara, gözüm ilişti. Dükkânın önünde kaldım. Bir çilingir dükkânı... Ufak kilitler, eski zaman kapı halkaları, rezeler, menteşeler, hayvan zincirleri. Böyle ufak tefek şeyler yapıyor. Bunlardan pek çok da yapmış, dükkânın ötesine berisine asmış.
– Kolay gelsin, usta.– Kolayı başına gelsin!
Bir tarafa dayanıp durdum.
Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangileri kullanılmıştır?
Nizamettin Bolayır Üsküdar iskelesine yürüdü. Boğaza ilk vapurun müşterileri az olur. Aslında Yeniköy otobüsü ile gidip karşıya geçmek de var ama Nizamettin Bolayır daha uzun olmasına karşın vapuru yeğliyor. Sekiz buçukta işbaşına yetiştikten sonra… Nizamettin Bolayır her zaman olduğu gibi üst güvertenin en önüne oturdu. Burası onun her günkü yeri. Limana baktı. Deniz çalkantılı. Serin bir rüzgâr yüzünü okşuyordu. Nedensiz sevindi. Mutluydu. Yüzünden belli. Mutluluğun nereden geldiğini düşünmedi bile.
Bu parçada geçen kahramanla ilgili aşağıdakilerden hangisine kesinlikle ulaşılamaz?
Aşağıdaki soruların hangisinin cevabı zarf tümleci de dolaylı tümleç de değildir?
Aşağıdakilerin hangisinde ögelerden biri cümle hâlindedir?
Boş gözlerle önündeki ölü tarlaya bakıyordu. Deli gibi de başı dönüyordu. Arada bir de, durup durup sayıklar gibi: “Vay,” diyordu, “vay boşa giden emeklerim!” Baştan aşağı evin içinde yürüdü. Sonra kapıya kadar gitti. Sonra geri döndü. Oğlakla oynayan küçük çocuğu kucağına alıp havaya kaldırdı. Sonra usulcana oğlağın yanına geri koydu. Sonra karısına doğru bir iki adım attı. “Tohum çürüdüyse Allah’tandır.” dedi. “Ben Çukurova’ya giderim.” dedi. “Ne kadar para kazanırım bir gör!” Ta yüreğinden, yüreği sökülürcesine bir “Aaaah!” çekti. “Korkma gayrı, ben o zamana kadar yetiştiririm sana parayı. Komşularda da ödünç un alacak kimse yok. Milletin hepsi bizim gibi.” Kadın gene aldırmadı. İşte bu tutum Mehmet’in içine dert olup kalıyordu. Mehmet kıvranıyordu. Kadınsa çenesini sağ dizine dayamış, gözlerini de ocağın küllerine dikmişti.
Bu parçaya hâkim olan duygu aşağıdakilerden hangisidir?
Çocuklara yardımlaşma ve paylaşmayı öğretmenin zorlu bir süreç olduğunu aileler ve öğretmenler sık sık dile getirir.
Bu cümlede aşağıdaki ögelerden hangisi yoktur?
Kaşları çatılmıştı. İçi içine sığmıyordu. Kocaman, sarı tahta bavulunun üstüne oturmuştu. Yerinde duramıyordu. Sırtını duvara vermişti. Şapkası, şalvarı, mintanı, ceketi, ayakkabısı yepyeni, pırıl pırıldı. Fabrikadan şimdi çıkmış gibi... Mintanı sarı çizgiliydi. Göze batıyordu. Kalabalık gidip geliyordu. Kalabalık telaşlı. Gözlerini uzayıp giden demir yoluna dikmişti.
Bu parçada geçen aşağıdaki deyimlerin hangisinin açıklaması yanlış verilmiştir?
Memed Efendi: “Güvencim evvel Allah, sonra bu. Yiğit delikanlı, Allah bağışlasın. Er olan dönmez sözünden.” Delikanlıya: “Bak hele yeğenim şu ettiğin işe! Onlar mı fıkara? Sürmeyi gözden çeker onlar, gene haberin olmaz. Beeen, ben bilirim onları ancak!. Fıkaraaaa! Yani şu Yeriyokuşlular yok mu? Bir adam ekmek yemesin yani, gözlerine batar. Bir aralar dükkân bilmez iken, ben veresiye verdim onlara. Amma bu çocuk yiğit. Dehlerler gider. Yürekleri acımış!. Bizim çoluk çocuk ne yiyecek? Bu yaştan sonra el içinde sürüm sürüm.
Aşağıdakilerden hangisi bu metnin üslup özelliklerinden değildir?
Ana, hışımla “Uyandırmam!” dedi. “Uyandırmam! Acımızdan öleceksek de ölelim. Bir çocuğun çalışmasından ne olur?” Gözleri incecik kolda. Şimdiye kadar, çocuğun bunca zayıf olduğunun farkına neden varmadığına şaşıp kalıyor. “Acımızdan öleceksek de ölelim.” Uzun, örgülü saçını ağzına alıp hırsla çiğnedi. Aşağıdan kocası bağırdı: “Gene uyanmadı mı?” Kadın, yalvarır bir sesle : “Ne istersin çocuktan?” dedi. “Daha parmak kadar. Kemikleri kırılacak, öyle ince işte...” Koca huysuzlandı: “Bugün mutlak uyanmalı. Uyanmalı diyorum sana! Çalışsın, alışmasın tembel. Çocuklukta pişmeli.” Kadın, mırıltı hâlinde, korka korka : “Kolu öyle ince ki...” dedi. Çocuğun başına varıp durdu. Gönlü tüy gibi hafif bu çocuğu uyandırıp bu cayır cayır sıcakta işe göndermeye razı olmuyordu.
Yaşar KEMAL, Sarı Sıcak
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi anneye ait bir özelliktir?
Aşağıdaki cümlelerin hangisi, öge sayısı bakımından diğerlerinden farklıdır?