Şehrin kıyısında, ufacık bir derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır. İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip kondu; derenin bir başından öbür başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara bakmaya başladı. Başını hafif hafif sallıyordu. Derin düşüncelere daldığı belliydi. Söğüdün dalları hışırdadı. Bir erkek kırlangıç geldi, dişinin karşısındaki dala kondu. Kırlangıçlar arasında pek teklif yoktur. Uzun uzadıya takdim filan edilmeden konuşmaya başladılar ve pek az sonra da ahbap oldular.
Yukarıdaki parça ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Oğuz Atay öykülerini, (I) besbelli (aracısız olarak, herhangi bir aracı kullanmadan) hak verdiği kişilerinin değil, karşı safın merceğinden
yazmaktadır. Bu da onun öyküsüne çok gizli bir ironinin (II) yanı sıra (birlikte) özel bir estetik tavır sağlamaktadır. (III) Bireysel, (nitelikleri
bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan) hastalıklı durumlar denip (IV) geçilemeyecek (reddedilemeyecek) bir genelliğe ulaşabilmiş
(V) durumlar (kişiden beklenen davranış biçimi) aracılığıyla söyler sözünü Atay.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisi, yay ayraç içinde verilen açıklamayla anlamca uyuşmaktadır?
(I) Biraz ötede bir çocuk kalemiyle çizilmişe benzeyen incecik söğütler, sazlar görünüyor. (II) Bunların bir hizaya dizilişinden ve öne doğru eğilmelerinden anlıyoruz ki orada kurumuş bir dere yatağı var. (III) Bu kuru dere yatağından bazen su geçiyor. (IV) Kıraç höyüklerde, tepelerde hatta dağlarda insan elinden çıkmış gibi bir şeyler var. (V) Bu görüntü insana hem korku veriyor hem de heyecan.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde betimlemeye yer verilmemiştir?
Vapur Doğu Akdeniz limanlarından birine yaklaştığı zaman ortalık kararmaya başlamıştı. Güneşin biraz evvel battığı, denizle bulutların birbirine karıştığı yerde katmer katmer turuncu yığınlar, bunun karşısında, Torosların üzerinde ise, karlı tepeleri saran ak tüller vardı. Vapur kısa, kalın bir şeydi. Kıçı pek suya batmış, burnu pek havaya kalkmış gibi yürüyordu. Elli beş yaşındaki makine, kendisiyle aynı yaşta olan tekneyi, sıtmaya tutulmuş gibi zangır zangır titretiyordu.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
O duvarları çıplak taştan örülmüş kör kuyu, .......
Bu cümle aşağıdakilerin hangisi ile tamamlanırsa cümlenin sonuna farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
Kaç kardeştik bilmiyorum.
En küçükleri bendim ve henüz sayı saymayı bilmiyordum.
Öğrendiğimde ise hepimiz dağılmıştık.
Bir küçürek hikâye örneği olan bu metinden yola çıkarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
Küçük istasyon binasının arkasında, battal bir hatta çekilmiş, eski bir vagonda kalıyorduk. Vagondan ev.
Babam erkenden işe giderdi. Ben uyandığımda yoktu yani. Annem o sırada dışarıda olurdu. Tavuklara yem veriyor tabi. Kızardım ona. Beni bekle, beni uyandır, birlikte yem verelim diye. Dışarıda yakıcı bir güneş vardı. Yazın güneş, kışın kar. Doğuda bir yerlerde olmalıydık. Annem vagon evin önüne bir bahçe kurmuştu. Vagonun çatısına çekilmiş iplere dolaşık ebruli, mavi kahkaha çiçekleri, cennet süpürgeleri, gecesefaları, kadifeler hatta teneke kutulara dikilmiş iki de karanfil vardı.
Havalar serinleyince karanfilleri içeri alırdık. Vagon evin ırmağa bakan yüzüne bir pencere açılmıştı. Karanfilleri onun önüne koyardık. Sabah uyandığımda, pencereden sızan güneş gözlerimi kamaştırır; ortalığı bir karanfil kokusu kaplardı.
Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır?
Artık yoluma devam etmem olanaksızdı. Yaklaşarak seslendim. Gözlerini açarak donuk bakışlarla baktı ve yine kapadı. O zaman, hastalığın niteliğini anlamak isteyen bir merakla hem de başvurulacak tedbirleri düşünerek sorular sordum. Her soruma, gözlerini açarak karşılık veriyor ve söylemekten üşenerek karşılık vermeyi artık gerekli görmeyen bir yılgınlıkla yine gözlerini kapatıyordu.
Yukarıdaki parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?
"Düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez." sözü "kendini beğenmiş"(I); "Dediği dedik, çaldığı düdük." sözü "inatçı"(II); "Güneş olsa kimsenin üstüne doğmaz." sözü "iyilik yapmak istemeyen" (III); "Öküzün altında buzağı arar." sözü "titiz"(IV); "İnce eleyip sık dokur." sözü "şüpheci" (V) kimseler için kullanılır.
Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangileri yer değiştirirse deyimlerdeki anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
Kızıltoprak’taki eski evdeyim. Babaannem yanımda. Çocuğum ben çocuk. Ne kadar çok seviyorum bu eski tahta köşkü. Bahçe kocaman. Dut ağacı, tavuklar, horozlar var. Havuzda balıklar yüzüyor. Sağ yanda Hacı Arif Bey’in köşkü var. Hacı Arif Bey bahçeye çok meraklı. Namaz seccadesi kestane ağacının gövdesine asılı. Onların arka bahçesindeki ufak kulübede sağır, dilsiz bir kadın oturuyor. Arka bahçeye gidip tele dayanıyorum; sağır, dilsiz kadın kulübeden çıkıp yanıma geliyor.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Bu romanda olaylar Burdur'un Karataş köyünde geçer. Kara Bayram, dul anası Irazca, karısı ve üç çocuğuyla babadan kalma evlerinde yaşamlarını zar zor sürdürür. Kara Bayram, köy muhtarı evinin önünü Köy Kurulu üyesi Haceli'ye satıp da Haceli buraya ev yapmaya kalkınca ne yapacağını şaşırır. Kara Bayram, anası Irazca'yı da arkasına alarak Muhtar ve Haceli'ye karşı mücadele eder.
Bu parçada sözü edilen eserin yazarı aşağıdakilerden hangisidir?
Yalnızca roman sanatının değil bütün edebiyat türlerinin kişiliğini ............. oluşturur. Onlara bir tür adının verilmesinde şiirin şiir olarak, hikâyenin hikâye olarak adlandırılmasında .............. dikkat edilmesi gereken noktadır. Psikoloji, hukuk, sosyoloji gibi bilimlerden edebiyatı ayıran temel hususlardan biri, bahsedilen unsurun kendisine özgü bir özellik taşımasıdır ve bu unsur romanın ruhudur. Bu özelliği onu evrenselleştirir, zamanın ve mekânın ötesinde bazı noktalara taşır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Aşağıdaki yazarlardan hangisi modern anlayışa göre eser vermemiştir?
Aşağıdaki toplumcu-gerçekçi eserlerden hangisi farklı bir türde yazılmıştır?
"Yedi Güzel Adam"dan biri olarak tanınan sanatçı, Türk edebiyatının önemli öykü ve deneme yazarlarındandır. Öykülerini çocukluğundan itibaren Anadolu'nun köy ve kasabalarında edindiği izlenimlerden yararlanarak güçlü betimlemelerle insanın evrensel yanlarını öne çıkararak yazmıştır. Eserlerinde modernliği, insanın yalnızlığını, yabancılaşmasını, kuşak çatışmasını, konu edinen yazarın "Çok Sesli Bir Ölüm" ve "Çözülme" adlı hikâyeleri televizyona uyarlanmıştır. Sanatçı 2015 yılında edebiyat alanında, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü almıştır.
Yukarıda söz edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
Çok yerler gördüm. Dağlar, ovalar, yaylalar,Denizler, kentler, başkentler...Ama bugüne değin çölü görmüş değilim.Çölü görmediğim hâlde, biliyorum ki çölü görmeyenHiçbir şeyi görmüş sayılmaz.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen mekânlardan olan “çöl” ile ilgili çağrışımlardan biri olamaz?
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
Küçürek öyküde diyalog tekniği bu yazarımız için önemli bir yer tutar. “Yaşam Öyküsü I”, “Gece Bekçisi”, “Rastlantı”, “Zaman”, “Keşke”, “Kısa” ve “Yanıt” adlı öykülerinde diyaloglar kişilerle ilgili uzun betimlemelerin yerini tutacak nitelikte söylemsel bir işlev üstlenir. Uzun satırlar yerine kısa kısa konuşmalar aracılığıyla öyküdeki kişilerin ilişkisine ve onların kendi gerçeklerine ulaşır.
Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
Kalabalıkta kimsenin yüzü kendinin değildir, bilirsiniz. Ben de zaten bir telaş içinde geçmiştim havaalanının kapalı mekânlarını. Ama şimdi gördüğüm görevli yüzlerindeki gülümsemeleri, parça parça birbirine ekleyince; bu taksi şoförünün yüzündeki ifade birden ete kemiğe büründü. Ben de elimde olmayarak aynı şekilde gülümsedim galiba ve gideceğim yeri söyledim.
Yola koyulduk.
Kavaklar, tozlu yapraklarıyla yeni dikilmiş çınar ağaçları, akasyalar, zakkumlar yol kenarında esas duruşa geçmişlerdi. Önümüzden, yanımızdan geçen araçlar, ağaçlarla birlikte beni sessizce selâmlıyordu sanki. Bir daha “Vay canına!” Böyle bir karşılama törenini mümkünü yok hayal edemezdim. Bunlar benim yıllar önce bırakıp gittiğim ağaçlar, yollar ve şoförler değildi.
Bu parçanın anlatım özellikleriyle ilgili
I. Öznellik hâkimdir.II. Doğrudan anlatıma başvurulmuştur.III. Mecazlı bir anlatım tercih edilmiştir.
çıkarımlarından hangisine ulaşılabilir?
Sen gir bugün imtihana, her sorduklarını çatır çatır bileceksin. Gerçi binlerce öğrenci katılıyormuş, aralarından yüz, yüz elli kişiyi alıyorlarmış. Gene de sen kazanacaksın, gör bak! Benim akıllı uslu kızımsın. İsterlerse öyle mal mülk gibi bir şey, ben derim ki ne demek? Benim kızım kalmaz sınıfta. Devlet masrafına ziyan vermez. Bunları okulun müdürüne, böyle bir bir anlatırım. Hemen anlar. Hem canım o da bizim gibi bir insan. “Benim kızım yıllardır yalnız uyanır sabahları,” derim. “Hiç şımardığı olmamıştır kimseye. Bir gün bile çıtırtısı duyulmamıştır,” derim. “Sanki o, çocuk olmamıştır.” derim.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen kız öğrencinin özelliklerinden biridir?